Tutarsız Politikalar, Avrupa'nın Küçük Balıkçılarını Mağdur Ediyor
Avrupa Birliği’nin Ortak Balıkçılık Politikası’nın (CFP) öngörüldüğü şekilde tam olarak uygulanamaması, büyük ölçekli endüstriyel balıkçılık faaliyetlerinin küçük ölçekli ve düşük etkili balıkçılık faaliyetleri pahasına avantaj sağlamasına yol açtı. Bu durum, Seas At Risk adlı çevre örgütüne göre gerçekleşti.

Seas At Risk’in Sciaena, Ecologistas en Acción ve BUND ortaklığıyla sipariş ettiği ve “Avrupa Birliği Balıkçılığını Şekillendiren Güç Yapıları” başlıklı yeni bir çalışmaya göre, Avrupa’daki küçük ölçekli balıkçılar genellikle düşük ücret, yarı zamanlı istihdam ve karar alma süreçlerinden dışlanma gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor.
“Her ne kadar küçük ölçekli balıkçılık, istihdam, kültürel miras ve yerel gıda güvenliği açısından kritik öneme sahip olsa da, yeterince desteklenmemekte ve temsil edilmemektedir. Bu da onları ekonomik dışlanmaya karşı özellikle savunmasız hale getirmektedir,” dedi Seas At Risk Kıdemli Politika Sorumlusu Bruno Nicostrate, SeafoodSource’a yaptığı açıklamada.
Seas At Risk’e göre, AB’nin Ortak Balıkçılık Politikası, küçük ölçekli balıkçılığın önceliklendirilmesini sağlayacak çerçeveye sahip; ancak bu politika tutarlı bir şekilde uygulanmamaktadır. Diğer bir deyişle, mevcut yasalar düşük etkili balıkçılığa geçiş ve küçük ölçekli balıkçıları desteklemek için fırsatlar sunsa da, karar vericiler bu seçenekleri kullanmakta başarısız olmakta ve çoğu zaman yasanın zorunlu asgari gerekliliklerini bile yerine getirmemektedir.
Asgari gereklilikler bağlamında, STK her yıl bazı balık stokları için Uluslararası Deniz Araştırmaları Konseyi (ICES) tarafından belirlenen maksimum sürdürülebilir avlanma (MSY) limitlerine yönelik devam eden dikkatsizliği işaret etmektedir. Bu durum, tüm stoklar için aşırı avlanmanın en geç 2020 yılına kadar sona erdirilmesini öngören CFP gereklilikleriyle çelişmektedir.
“CFP’nin mevcut kullanımı ve uygulama eksiklikleri, av kotalarının büyük ölçekli endüstriyel işletmeler arasında yoğunlaşmasına önemli ölçüde katkı sağlamış, sosyoekonomik eşitsizlikleri derinleştirmiş ve küçük ölçekli balıkçılığın geleceğini tehdit etmiştir,” dedi Nicostrate.
Nicostrate’e göre, av kotalarının büyük ölçekli işletmeler arasında yoğunlaşması, küçük ölçekli balıkçıları özellikle tehdit ediyor. Birçok AB üyesi devletin kota tahsislerini geçmiş faaliyet kayıtları ve tekne boyutuna göre yapması, daha büyük filoların ayrıcalıklı hale gelmesine neden oluyor.
“Bu kriterler, av çabalarını en üst düzeye çıkaracak kaynaklara sahip olan endüstriyel işletmelere avantaj sağlıyor; küçük ölçekli balıkçılar ise sınırlı kota erişimiyle baş başa kalıyor,” dedi. “Sonuç olarak, kotaların yoğunlaşması ekonomik konsolidasyonu körüklüyor; büyük firmalar daha küçük olanları satın alarak piyasa hâkimiyetlerini güçlendiriyor.”
Aynı zamanda, endüstriyel balıkçılık çıkarları AB politikaları üzerinde önemli ölçüde etki sahibi. Bu çıkar gruplarının lobi faaliyetleri, düzenlemeleri ve kota dağılımlarını şekillendirmelerine olanak sağlıyor ve bu düzenlemeler çoğu zaman ekolojik sürdürülebilirlikten çok ekonomik getirileri ön planda tutuyor.
Sadece kota dağılımlarının önceliklendirilmesi değil, aynı zamanda AB’nin bu balıkçılık fırsatlarını nasıl tahsis ettiğine dair şeffaflık eksikliği de eleştiri konusu.
YORUMLAR